Doğu Karadeniz'i Tanı 20/06/2017
Doğu Karadeniz, çok özel doğal alanları, kültürel çeşitliliği ve cazibe merkezleri ile meraklı gezginleri bekliyor. Eğer bu sayfadaysanız Doğu Karadeniz’i Tanı turumuzun detaylarını incelemiş ve ayrıntılı tur planını yönelmişsinizdir demektir. Ne güzel…
Tur sayfamızda anlatmaya çalıştığımız gibi. Karadeniz’de küçük gruplarla haziran – eylül dönümünde her hafta cumartesi günü kesin hareketli düzenlediğimiz bir gezi planını detaylı açıklamaya çalışacağız.
Biliyoruz ki bir geziye karar vermek artık oldukça güç. Artık dememiz özellikle internet ortamında önünüze çok sayıda alternatif çıkıyor olması ve hangisi size daha uygun olacağını bunların arasından elemenin güçlüğünden. Bu seçeneklerden içinden sayfamıza ulaşmış ve Doğu Karadeniz Tur sayfasının içinden detaylı plana tıkladıysanız artık doğru yerdesiniz demektir.
Katılımcı profilimiz ve turlardan sonraki memnuniyet anketlerimizden anlaşıldığı kadarıyla en önemli özelliğimiz ne istediğini bilen katılımcıların bizim turlara katılıyor olduklarıdır.
İşte tüm bunlardan dolayı mümkün olduğunda detaylı bir planı aşağıda sizlere sunmaya çalışacağız.
Bazı günlerde özel bilgi içeren alanların detayları link ile yönlendirme şeklinde olabilir. Bu detayları merak edenlerin ayrıca o sayfaları okuma yapmalarını rica ederiz.
1.GÜN> CUMARTESİ / TRABZON – AYASOFYA – ATATÜRK KÖŞKÜ – SÜMELA MANASTIRI-AYDER
2.GÜN> PAZAR / ÇAĞLAYAN – BATUM
3.GÜN> PAZARTESİ / BATUM BOTANİK PARKI HOPA – BORÇKA – KLASKUR – KARAGÖL – MAÇAHEL
4.GÜN> SALI / MARAL ŞELALESİ – MAÇAHEL – HOPA – FIRTINA VADİSİ – AYDER
5.GÜN> ÇARŞAMBA / POKUT YAYLASI – SAL YAYLASI – ZİLKALE – PALOVİT ŞELALESİ KONAKLAR – AYDER
6.GÜN> PERŞEMBE / AVUSOR YAYLASI – DİDİ TOBA BUZUL GÖLÜ YÜRÜYÜŞÜ – AYDER
7.GÜN> CUMA / RİZE – UZUNGÖL – SÜRMENE – TRABZON - HAVAALANI
Doğu Karadeniz Turu Ayrıntılı Tur Programı
1.GÜN CUMARTESİ > TRABZON – AYASOFYA – ATATÜRKKÖŞKÜ – SÜMELA MANASTIRI – AYDER
Trabzon Havaalanı’nda saat 09.00'da sabah uçağıyla gelen grubu karşılıyoruz. Otobüsle gelen katılımcılarımızı da 09.30'da otogardan alıp bir hafta sürecek olan Doğu Karadeniz gezimize başlıyoruz. (Uçak saati geç olan katılımcıları gün içerisinde tura dâhil etmek olanaklı. Erken saat uçaklarda yer bulamaz iseniz günün diğer saatlerindeki uçuşları kullanabilirsiniz. Bu durumda turun akışına göre kaldığı yerden dâhil olmuş olacaksınız.) Öncelikle kent merkezine geçip Trabzon şehir gezisi yapıyoruz. İlk durağımız Soğuksu semtindeki Köşk, Atatürk Köşkü. 1903 yılında, bölgede yaşayan bir Rum armatör tarafından Avrupa mimarisinde yaptırılmıştır. 1924 yılında Atatürk’ün Trabzon’a ziyareti sırasında kendisine hediye edilmiş ve Atatürk, 1930 ile 1937 yıllarında bu köşkte ağırlanmıştır; Dersim isyanını bastırma planını burada kaldığı süre içerisinde yapmış ve yönetmiştir. Ayrıca vasiyetinin bir bölümünü de burada yazmıştır.
Kısa Trabzon turumuzun ikinci durağı Ayasofya Kilise Müze Camisi. Cami çok kısa süre öncesine kadar müze olarak kullanılmaktaydı. 2014 yılı itibari ile Müze Cami olarak kullanılıyor.:), şehrin sahil kesiminde, merkeze 2 kilometre uzaklıkta bir set üzerine kurulmuş ve Trabzon İmparatorluğu krallarından 1. Manuel Kommenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir. Kuzeydeki dört sütunlu ve üç apsisli şapel yapıdan daha eskidir. Yapının 25 metre batısındaki çan kulesi 1427 yılında yapılmıştır. Ayasofya kilisesi, bölgedeki son Bizans devri yapıları arasında en önemlilerinden birisidir. Yüzyıllar boyu şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların dikkatini çekmiştir. 1958-1962 yılları arasında restore edilerek 1964 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır.
Atatürk Köşkü ve Ayasofya Kilisesi gezisinin ardından öğle yemeği için şehrin merkez eski semtinde bulunan tarihi Kalkanoğlu Pilavcısına gideceğiz. Öğle menümüz Kavurmalı Osmanlı Pilavı olacak. Özel bir lezzet durağı olan bu tadı acayip beğeneceksiniz. Yemekten sonra Maçka Altındere Vadisi’ne gidip adeta Doğu Karadeniz’in ve Trabzon’un simgesi olan Sümela Manastırı gezisi yapıyoruz.
Sümela Manastırı, deniz seviyesinden 1150 m. yükseklikte yer alan bir Rum manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela veya Theotokos Sumela'dır. Yaygın inanca göre, Karadenizli Hristiyan Rumlar Mela dağındaki mucizevî Panagia ikonosundan bir şey diledikleri zaman 'stou mela' derlermiş, bu kelime zamanla Sumela'ya dönüşmüştür. Bu yüzden manastıra ‘Karadağın (Mela dağının) bakiresi de denilmektedir. Kaya Kilisenin MS 375-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Doğu Karadeniz’de anlatılan bir efsaneye göre Atinalı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı anda rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Doğu Karadeniz’e, Trabzon'a gelmişler, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır. Bununla birlikte manastırdaki fresklerde sıkça yer alıp, özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Alexios’un (1349-1390) manastırın gerçek kurucusu olduğu sanılmaktadır. Manastır topluluğu; ana kaya kilisesi, iki şapel, ayazma, hizmet birimleri, keşiş ve öğrenci odaları ile misafirhaneden oluşur. İki katı teras olmak üzere altı katlı olan manastırın 72 odası vardır. Her kattaki sekizer oda, İncil’den alınan konuların işlendiği fresklerle kaplıdır. Fresklerin çok azı günümüze ulaşabilmiştir. Sümela Manastırı’nın en dıştaki balkonlu kısmı ise Osmanlı döneminde 19. yüzyıl ortalarına tarihlenir, özellikle iç mekân kurguları Türk mimarisi esas alınarak yapılmıştır. Manastıra vadideki dereden su getiren kemerler dış cepheden görülebilir. Binanın arkasındaki bahçede bulunan havuzlu çeşmenin suyu kutsal sayılmaktadır. 1923 yılında boşaltılıp terk edilmiştir. Daha sonra geçirdiği yangın, doğa koşullarının etkileri ve çeşitli yağmalar sonucu kısa sürede harabe haline gelmiştir. 1972 yılında ören yeri olarak ziyarete açılan yapıda, 2010 yılında yaklaşık 2 milyon TL harcanan restorasyon çalışması yapıldı. Yapının bulunduğu kaya kütlesi, kaya kilisesi ve eksik kalan noktalar için halen restorasyon çalışması devam etmektedir. Manastır gezisinden sonra Ayder Yaylasına hareket ediyoruz ve otele yerleşiyoruz.
Yürüyüş süresi: Yaklaşık 30 dakika.
Kat edilen yürüyüş mesafesi: 1 km.
Lezzet Durağımız: Kalkanoğlu Pilavcısı
2.GÜN> PAZAR / ÇAĞLAYAN – BATUM
Fındıklı ilçesine doğru yola çıkıyoruz. Çağlayan Köyü'nde konak niteliğindeki geleneksel Laz evlerini göreceğiz. Bu evlerin bazılarını yakından tanıma şansımız olacak. Halen büyük bir bölümünün içinde yaşamın devam ettiği Doğu Karadeniz’in eşsiz sivil mimari örneklerini göreceğimiz tarihi konakları beğeniyle gezeceğinizi düşünüyoruz. Düz geniş alanda kurulmuş yerleşimler, serendeler, fındık bahçeleri, kemer ve asma köprülerle tamamen Doğu Karadeniz’i özetleyen bir vadi. Çağlayan Köyü ve Aslandere Köyü’nde yoğun olarak bulunan konakların her biri döneminin en ince zevklerini sergilemektedir. Ayrıca Çağlayan Köyünde rehberlerimiz çay, fındık ve kivi bahçelerini gezdirip ve tarımlarıyla ilgili bilgi anlatımları yapacaklar. Öğle yemeğini yine köy sınırları içerisinde üretim yapan önemli bir balık çiftliğinde alacağız. Ana menümüz balık ama bu balıklar çok farklı lezzetler yaratmışlar. Beğeneceğinizden eminiz. Çağlayan köyündeki gezimiz ardından Yemek sonrası Batum’a yola çıkacağız. Sarp Sınır kapısından geçip kısa bir Batum gezisi yapıyoruz. –geçen yıldan itibaren, sınır kapılarında uygulanan güvenlik tedbirleri ve özellikle Sarp sınır kapısının tadilatta olmasından dolayı ülkemiz tarafından çıkış işlemlerini yapmak uzun sürebiliyor. Bu nedenden dolayı şimdiden Batum geçişindeki uzun bekleme sürelerinin olabileceğini sizlere aktarmak isteriz. Anlayış göstereceğinizi düşünüyoruz.- Sarp sınır kapısına geçerek Batum gezimize başlıyoruz. Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı olan Sarp Sınır Kapısı, adını Sarp köyünden alır. Gürcistan tarafındaki sınır köyünün adı da Sarpi'dir. Sınır kapısı, 1989 yılında açılmıştır. Hopa’nın 15 km. doğusunda yer alan Sarp Sınır Kapısı, Gürcistan'ın Acaristan Özerk Cumhuriyeti'ne açılan bir kapı olmanın yanında, bütün Kafkasya'ya ve Orta Asya ülkelerine açılan karayolu üzerindeki sınır kapısı olarak da önemlidir. Sarp Sınır Kapısı'nın Acaristan’ının başkenti Batum kentine uzaklığı yaklaşık 20 km'dir.
İşlemlerimizi tamamlayıp Sarpi köyüne çıkıyoruz. Batum’a doğru yola çıkıyoruz. Yolculuğumuzda ilk Andrew heykeli ile karşılaşacağız. Bir şelale kenarında konumlanmış bu kübik heykel iyi dilek temennisi için eşlerin uğrak yeri. Özelikle yeni evlenen çiftler buraya uğramadan nikâha başlamıyorlar. Şansımız olur ise belki evlilik hazırlığı yapanları görebiliriz. Daha sonra Batum merkeze ulaşıyoruz. Yol güzergâhında Çoruh deltasını görebileceğiz. Batum’da Avrupa meydanı, Tiyatro Meydanı, Batum müzesi, Büyük Katetral gezilerini yapıyoruz. Akşam sahil bulvarı gezisi yapacağız. Konaklamamız Batum’da olacak.
Yürüyüş süresi : Çağlayan’da bir saat ve Batum’da şehir gezisi şeklinde sürecek. 4 km. Yaklaşık 1 saat.
Kat edilen yürüyüş mesafesi: 1 km.
Lezzet Durağımız: Abu Restoran- Çağlayan Köyü
3.GÜN> PAZARTESİ / BATUM BOTANİK PARKI – HOPA – BORÇKA – KLASKUR – KARAGÖL – MAÇAHEL
Sabah kahvaltı sonrası gezi yerimiz Batum Botanik bahçesi olacak. Batum botanik parkı 6 kıtadan binlerce çeşit bitki ve ağaç türüne ev sahipliği yapan çok özel bir bölge geziyor olacağız. 1880’li yılların başında Rus Botanikçi Dr. Krasnow tarafından yaklaşık 6 bin dönümlük bir arazi kurgulanıp bahçe düzeni kurulmaya başlanan bölgede 30 yıllık emek sonucunda bugünkü hale gelmiştir. Parkta keyifli bir yürüyüşle inceleme gezisi yapacağız. Tekrar Batum merkeze dönüp kısa alışveriş molası sonrası ülkeye geri dönüyoruz. Sınır kapısından geçip Hopa Cankurtaran geçidini geçerek Borçka sınırlarında kalan Klaskur (Aralık) Köyündeki ulaşıyoruz. Burada yerel tatlar ile lezzetlenmiş öyle yemeğimizi alacağız.
Artvin Borçka ilçesi sınırlarında kalan ve görenleri büyüleyecek kadar muhteşem bir güzelliğe sahip olan Karagöl’ün kıyısına aracımızla gelip uzunca bir Karagöl molası veriyoruz. Borçka Karagöl, bir heyelan set gölüdür ve 19.yüzyıl başlarında, bugünkü “Klaskur (Aralık) Yaylası”nın yakınlarındaki bir tepenin heyelan sonucu Klaskur (Aralık) Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Anıt sayılabilecek çeşitli yaşlı ağaçlarla çevrelenmiştir ve zengin bitki örtüsü ile hayvan çeşitliliğine sahiptir. Gölde yöreye özgü kırmızı pullu alabalık bulunmaktadır. Bu güzelliği erkenden terketmek zorunda değiliz tabii ki, zamanımız bol ve gölün bize sunmuş olduğu panoramadan faydalanarak bolca fotoğraf çekiyoruz. Çaylarımızı da yudumladıktan sonra isteyen misafirlerimizle gölün çevresinde, insan boyuna kadar gelen aşk merdivenleri arasında bir saatlik bir yürüyüş yapıyoruz.
Karagöl gezimizin ardından Maçahel geçidine yöneliyoruz. Doğusundaki Karçal Dağları’nın (3400 m) eşsiz manzaraları, buzulları, buzul gölleri, buzulların erimesinden doğan dereleri, tarihi kemer köprüleri ve yaylaları ile zengin bir eko turizm potansiyeline sahip olan Maçahel vadisine doğru yol alıyoruz. Orman ve yaylalarındaki endemik flora zenginliği, anıt ağaçları, derelerinde bolca bulunan kırmızı benekli balıkları, saf Kafkas arısıyla üretilen kara kovan balı gibi çeşitli özellikleri bulunan Maçahel, doğal yaşama tutkun herkesin ilgisini çekmektedir. Maçahel Havzası’nın bir bölümü 2005 yılında “Biyosfer rezervi” ilan edilmiştir. Ayrıca Karçal Dağları önemli bitki alanının büyük bir kısmını oluşturan Camilli havzası, Avrupa ve Orta Asya'yı içine alan geniş coğrafyadaki en büyük doğal yaşlı ormanları ve çeşitliliği barındırmaktadır. Dünyada üç önemli arı ırkından biri olan Kafkas Arı ırkının bozulmadan korunduğu tek yer olduğu için “Gen koruma alanı” ilan edilmiştir. Akşam saatlerinde Maçahel’deki tesisimize yerleşip dinlemeye geçiyoruz. Akşam bölge ile ilgili bir belgesel izleme olanağımız olabilir.
Yürüyüş süresi : Batum Botanik parkı ve Karagöl kıyısında yürüyeceğiz. Yaklaşık 1 saat.
Kat edilen yürüyüş mesafesi: 2 km.
Lezzet Durağımız: Klaskur – Meroli Mola yeri
4.GÜN> SALI / MARAL ŞELALESİ – MAÇAHEL – HOPA – FIRTINA VADİSİ – AYDER
Maçahel vadisindeki en güzel şelaleye bir gezi yapacağız. Önce yaklaşık bir saatlik araç yolculuğu yaparak Maçahel Milli Parkı sınırları içinde kalan Maral Köyüne ulaşıyoruz. Daha sonra kısa bir köy gezisi sonrası doğal yaşlı ormanın içerisinde, dev kayın ağaçlarının gölgesinde oldukça geniş sayılabilecek patikayı takip ederek bir saatlik yürüyüşle Maral şelalesine ulaşıyoruz. Şelale yaklaşık 63 metre yükseklikten dökülmekte ve enfes bir görüntü sergilemektedir. Şelalenin tabanına inmek biraz zahmetli olacak, fakat yukarıda olduğu gibi aşağıda da manzara müthiş. Sakın geri durmayın haa! Doğru aşağıya... İsteyen katılımcılarla şelale altında bulunan dev kazanda yüzerek serinliyoruz. Camilli köyün de ki tamamı ahşaptan yapılmış ve içerisindeki süslemeleri rengârenk olan bir cami ziyaretimiz olacak. Ardından Kafkas ırkı arılarla ve ana arı yetiştiriciliğiyle ilgili olarak yapılan çalışmaları inceleyip bilgi alıyoruz. Öğle yemeğimizi Maçahel Gürcü lezzetlerinin tadını alacağımız bir noktada olacak. Yemek sonrası bölgeden ayrılarak Fırtına vadisine hareket edeceğiz. Maçahel geçidini ve Cankurtaran geçitlerini geçip tekrar Karadeniz Sahil yoluna ulaşacağız. Buradan Fırtına Vadisine ulaşıyoruz. Vadiye girişte ilk yapılması gereken şey Rafting diye düşünüyoruz. Rafting tesisinde bir mola veriyor olacağız. İsteyen bu mola süresi boyunca Fırtına Deresinde rafting yapabiliyor olacak. Rafting, zorunlu bir aktivite değildir, tamamen kişilerin tercihleri ve grubun çoğunluğunun kararı ile belirlenir.Rafting sonrası vadi boyunca ilerleyerek istek doğrultusunda grup bireyleri insiyatifi dahilinde gerçekleşir.Mola sonrası fotoğraf molaları vererek Ayder Yaylasına ulaşıyor ve üç gece konaklayacağımız Natura Lodge’ye yerleşiyoruz.
Yürüyüş süresi: Maral Şelalesine gidiş ve dönüş şeklinde. Yaklaşık 2 saat
Kat edilen yürüyüş mesafesi: 3 km.
Lezzet Durağımız: Maçahel’de Organik Öğle Yemeği J
5.GÜN> ÇARŞAMBA / POKUT YAYLASI– ZİLKALE – PALOVİT ŞELALESİ – KONAKLAR – AYDER
Bugün Doğu Karadeniz’de yaylaların en güzelinden biri ile tanışma günü. Pokut Yaylasına ve Sal Yaylasına gidiyor olacağız. Doğu Karadeniz’de en güzel Yaylalar sarp vadileri ve yamaçlarının üstünde kurulduğu için oraya gitmek zor yollarla mümkün olabiliyor. İşte Pokut Yaylası yolları da böyle. Aman şimdiden korkmayın. Çünkü biz bu coğrafyalarda doğduk ve hep bu coğrafyada araç kullanmayı öğrendik. Yani burada araç sürmek F1 pistinde jeep ile gezmek gibi geliyor bizim kaptanlara. Hem nerdeyse her taşı tanıyor oluyor kaptanlar. Programda önce Sal Yaylasına ulaşıyoruz. Burada yayladaki ahşap mimari dokuyu, yayla yerleşimini, eski patikaları, seyir teraslarını geziyoruz. Daha sonra Pokut Yaylasına doğru çok keyifli bir patikadan kısa bir yürüyüş yapıyoruz.
Tekrar Çat vadisine dönüp öğle yemeği için Çinciva köyünde bir mola veriyoruz. Öğle yemeği molası sonrası ilk durağımız Zil Kale’de olacak. Fırtına Vadisi’nde bulunan sarp yamaçların başladığı noktada tam karşımızda bir ortaçağ şatosunu andıran Zil Kale ile karşılaşacaksınız. Zil Kale, Karadeniz gezisinde göreceğiniz en ilginç yapılardan biridir. Yeşilliklerin arasında bir başına kalmış olsa da, doğanın içinde kaybolmayacak kadar görkemli bir yapıdır ve bölgenin en dikkate değer eserlerinden biridir. Üzerine kalenin inşa edildiği sarp kaya kütlesi; denizden 750 metre, dere yatağından ise yaklaşık 100 metre yüksektedir. Kale; dış surlar, orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Dış kalenin kapısına kuzey batı yönünden, hatalı onarım sonucu yapılmış beton bir yolla ulaşılır. Kuzeydeki kapının söve taşları sökülmüştür. Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır ve ikinci bir kapı ile kale içerisine girilir. Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar muhafız binası, şapel ve baş-kuledir. Kulenin dört katlı olduğu, duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır. Duvarlar üzerinde doğu yönünde kemerli pencereler, diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktadır. Kulenin üst tarafının bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde, büyük olasılıkla kapanmış sarnıçlara su akıtan dikey uzanan boru yuvaları bulunmaktadır. Kalenin kesin yapılış tarihini belirtecek veriler yoktur. 11.-12. yüzyıllarda Kommenoslara ait olduğu düşünülmektedir.
Daha sonra yine aracımızla yola devam edip Palovit Şelalesi’ni göreceğimiz Palovit Vadisi’nin girişine gidiyoruz. Bu vadi bölgedeki önemli vadilerden biridir. Sarp yamaçları ile bölgedeki en önemli kanyonu barındıran Palovit Vadisi, “Şelaleler Vadisi” olarak ta bilinir. Araçtan ineceğimiz noktada şelale bizi gürültüyle karşılayacaktır. Yaklaşık on beş metreden direk düşen bu su kütlesi müthiş bir görüntü sunmaktadır. Gören herkesin beğenisini kazanan şelalenin yarattığı su zerreciklerinin etkisi etrafta da gözlenmektedir. İsteyen katılımcılarla kısa bir süre yürüyüşte yapabiliyoruz bu bölgede.
Çat Vadisi’nden ayrılıp yönümüzü Çamlıhemşin’de Konaklar Mahallesi’ne çeviriyoruz. Bugüne kadar olan Karadeniz gezimizde birçok özgün yapı görmüş olacaksınız fakat bugünkü geziyi kapsayacak Hemşin evleri yöredeki karakteristik özelliklerin dışında kendi özel mimari tarzlarıyla da ilginizi cezbedecektir. Hava koşulları ve uygunluk durumuna göre rehberin tercih ettiği bir alanda kısa konak inceleme gezisi yapacağız. Koşullar uygun olur ise köy sınırlarında kısa bir yürüyüş yapma olanağımızda olabilir. Akşam konakladığımız tesiste Karadeniz ezgilerinin eşliğinde küçük bir eğlencemiz olacak. Kendimizi horon ve eğlenceye bıraka bilirsiniz.
Yürüyüş süresi: Pokut Yaylasında, Palovit Şelalesinde ve isteyenlerle iki köy arasında 1,5 saat yürüyüş.
Kat edilen yürüyüş mesafesi: 5 km.
Lezzet Durağımız: Hemşin Konağı (geleneksel yemek)
6.GÜN> PERŞEMBE / AVUSOR YAYLASI – DİDİ TOBA BUZUL GÖLÜ YÜRÜYÜŞÜ – AYDER
Doğu Karadeniz'in en hareketli Laz yaylalarından biri olan Avusor Yaylasına çıkıyoruz. Bugün Doğu Karadenizdeki gerçek yaylacılığı ve yayla ortamı izlenimi edeceğiz. Tabi Kaçkar dağları eteklerinde her biri ayrı bir inci güzelliğinde olan buzul göllere görmeden de olmaz. Avusor Yaylası 1.5 mesafede Büyükgöl “Dididola” gölünü geziyor olacağız. Hem yaylacıların sayısı adına hem de bölgede yaşayan karakteristik Laz izlenimleri adına çok keyif alacağınız bir yayla olacaktır diye düşünüyoruz. Bizler hem yayla hem de bölgede görülmesi gereken buzul gölleri gezisi yapacağız. Ayder Yaylasında araçla ayrıldıktan sonra biraz dik olmakla birlikte yayla yollarında ilerlemeye başlıyoruz. Yaklaşık 2700 metre yükseklikte bulunan bu buzul göllü (Sirk Gölü) yürüyüşü size keyifli bir deneyim kazandıracaktır. Hava koşulları uygun ise bu gölde yüzme molası veriyoruz. Aman mayonuzu almayı unutmayın, yoksa bazı katılımcılarımız gibi üzerinizdeki eşyalarınızla göle girmek durumunda kalırsınız. Buzulgölü o kadar muhteşem görünmekte ki sanıyoruz kimse bu cazibeye dayanamayacaktır. Yüzme ve dinlenme sonrasında dönüş yoluna geçiyoruz. Avusor yaylasına geri döndüğümüzde yayla içerisinde küçük yürüyüşler yapıyoruz. Aracımıza binip dönüş yürüyüşüne geçtiğimizde Hacizeni sonrasında isteyenlerle tekrar patikaya girerek. Ayder yaylasına doğru yarım saatlik bir yürüyüş yapıyoruz. Bu artık orman sınırında oluyor olacak ve yürüyüş doğal yaşlı ormanlar arasından ilerlerken kayın ve gürgen ağaçları üzerindeki Karakovan sistemleri anlatılacak. Program bitiminde aracımıza binerek Ayder Yaylasındaki otele dönüyoruz. İsteyen katılımcılar Ayder’e dönünce kaplıca keyfi yapabilecekler. Ayder’de konaklayacağımız son gece. Bu akşam veda eğlencesi tulum ve horon ile olacak… J
Yürüyüş süresi: 3 Saat (Avusor Büyükgöl’e çıkarken 2 saat çıkış 1 saat iniş yürüyüş olacak)
Kat edilen yürüyüş mesafesi: 13 km.
Lezzet Durağımız: Avusor Yayla evi
7.GÜN> CUMA / RİZE – UZUNGÖL – SÜRMENE – TRABZON - HAVAALANI
Doğu Karadeniz gezimizin son günü olacak. Eşyalarımız ile Ayder Yaylasından ayrılıyoruz. İlk olarak Rize’de çay fabrikası gezisi yapacağız. Fabrika gezisi ancak çay toplama sezonuna geldiğinde uygun olabiliyor. Bazı dönemler çay sezonu olmadığından fabrika gezisi olmayabilir. Devamında Rize bezi mağazasına uğrayıp kısa bir alışveriş molası vereceğiz.
Karadeniz Turlarının en önemli uğrak noktalarından biri olan Uzungöl’e gitmek için aracımıza binerek yol alarak devam ediyoruz. Of ilçesine varıyoruz. Daha sonra Uzungöl’e doğru sahilden ayrılarak araçla tırmanıyoruz. Yol boyunca çevre gezisi yapıyoruz. Deniz seviyesinden 1090 m yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini geride bırakmaktadır. Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl, “Uzungöl” olarak bilinir ve bölgeye aynı isim verilmiştir. Özellikle yakınındaki “Şerah” köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evler, doğanın güzelliğini tamamlar özelliktedir. Gölün su yüksekliği, mevsiminde gelen su miktarı ile bağımlı olarak küçük farklılıklar gösterse de, genelde boyu 1000 metre, eni 500 metre, derinliği ise 15 metre civarındadır. Son yıllarda hem yerel yönetimin yanlış uygulamaları hem de hızlı gelişen turizm aktiviteleri çevreyi bozmaya başlamıştır. Umarım beğenirsiniz…
Uzungöl sonrası Sürmene ilçesine ulaşıyoruz. Bölgesel mimarinin en iyi örneklerinden olan Memişağa (Kastel) Konağı’nı geziyoruz. Rehberimiz bölge mimarisi hakkında bilgiler veriyor olacak. Sürmene’nin dört kilometre doğusunda bulunan yapının büyük bölümü kesme taştan yapılmış olmasına rağmen ahşap işçiliği ile de ünlüdür. Yapılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, 18. yüzyıl sonlarına doğru yapılmış olduğu sanılmaktadır.
Memişağa Konağını gezdikten sonra uğramadan olmayacak el yapımı ürünleri bulabileceğimiz Sürmene bıçakçılarına uğruyoruz. Kısa alışveriş molası sonrasında çeşitli molalar ile Trabzon havaalanına grubu ulaştırıp yolcu ediyoruz. Bir başka Karadeniz gezisinde görüşmek dileğiyle…
Turumuzla ilgili tüm detaylara http://www.tamzaratur.com/tours/turkey/trabzon-turkiye/dogu-karadeniz-turu linkinden ulaşabilirsiniz